Birçok insana göre bu kırışıklığın sebebi “cildin suyu emmesi ve bunun sonucunda şişerek bükülmesi” düşüncesi olsa da yıllar önce yapılan bir araştırma bunun öyle olmadığını gösteriyor.
Maksimum 30 dakikada ellerin ve ayakların suda buruş buruş olmasının altında bakın ne var? Üstelik bazı hastalıkların da habercisi olabileceğini duyunca ellerinize bir daha bakacağınıza eminiz.
Su altında kalarak cildin verdiği tepki aslında evrimsel bir adaptasyonun sonucu.
Buruşuk parmaklar, cildimizin suyla uzun süreli temasının bir sonucu fakat bu tepkinin nedeni sadece suyun cildi yumuşatması değil. 1935 yılında yayımlanan bir araştırmaya göre bu durumun sinir sistemi tarafından kontrol edilen aktif bir süreç olduğu keşfedildi.
Parmak kesilmesi gibi basit bir örnekte bile eğer sinir yolları hasar görürse su altında kalan parmaklar buruşmuyor. Tabii ki siz bunu denemeyin!
Parmaklarımızın buruşmasını yöneten şey, otonom sinir sistemimizin bir parçası.
Otonom sinir sistemimiz; vücut ısısını düzenlemek, kalp atış hızını kontrol etmek ve sindirimi yönetmek gibi bilinç dışı işlevleri yerine getiriyor. Araştırmalar, özellikle parmak uçlarımızdaki küçük kasların su altında kaldığında aktive olduğunu gösteriyor. Bu kaslar da cilt altındaki kan damarlarını çekerek cildin buruşuk bir görünüm almasını sağlıyor.
Parmak buruşması aslında evrimsel bir amaç taşıyor. O da “daha iyi tutunma”.
Biyolojik bir açıdan, parmaklarımızın buruşması muhtemelen geçmişte bize belirli avantajlar sağlamış. 2011 yılında yapılan bir başka araştırmada, farklı boyutlardaki/cinsteki ıslak ve kuru nesneler, ılık suda 30 dakika bekletildikten sonra kuru ve buruşuk parmaklı katılımcılar tarafından elle tutuldu.
Buruşuk parmaklı denekler, nesneyi ele alma konusunda kuru olanlara göre daha hızlıydı. Ancak hareket ettirme noktasında herhangi bir fark görünmedi.
Çalışma sayesinde de aslında buruşuk parmakların ıslak yüzeylerde, nesneleri tutmada daha etkili olduğu ortaya koyuldu. Araştırmacıların ilk düşüncesi de bunun parmak uçlarımızdaki hassasiyeti azaltabileceği veya nesnelere takılarak hasar riskini artırabileceği yönünde.
Bir diğer düşünce ise ıslak taşlar veya diğer kaygan yüzeyler üzerinde daha iyi kavrama sağlanması. Atalarımız, bu özellik sayesinde ıslak bitki örtüsünden veya derelerden yiyecek daha rahat topladı ve ayak parmaklarındaki buruşukluk ile yağmurda daha iyi bir zemine sahip oldu.
Parmakların buruşması, bazı hastalıklara da işaret ediyor olabilir.
Konuyla alakalı başka ipuçları da mevcut. Örneğin buruşma, tuzlu suda daha az belirgin oluyor ve tatlı suya göre daha uzun sürüyor. Muhtemel nedeni ise tuzlu suda, cilt ile çevre arasındaki tuz oranının düşük olması.
Konuyla alakalı başka gizemler de mevcut. Kadınların parmakları, erkeklerden daha uzun sürede buruşuyor. Sedef hastalığı, Vitiligo gibi bazı cilt rahatsızlıklarında da kırışma daha uzun sürüyor. Kistik fibrozlu hastalarda ise kırışıklık sadece parmaklarda değil avuç içlerinde de oluşuyor hem de aşırı şekilde.
Tip 2 diyabet ve kalp yetmezliği çeken hastalarda ise eller suya girdiğinde, kırışıklıklarda azalma görülüyor. Bunun yanı sıra eğer bir el diğerine göre aynı sürede suda kalsa bile daha az kırışıyorsa bu durum Parkinson hastalığının erken belirtisi olabiliyor.
Evrimsel süreçten hastalıklara kadar parmakların buruşması konusundaki çalışmalara katılanlar olduğu gibi karşı çıkanlar da var. Bazılarına göre ise bu tamamıyla tesadüfi bir fizyolojik tepki.
Sizin bu konu hakkındaki düşünceleriniz neler?
Vücudumuzun diğer bilinmeyenleri: